Sümeyra Sarı’nın gözünden İzmir …
İzmir’i anlat dediler bana,
Anlatayım deme gafletinde bulundum ben de.Sanki İZMİR anlatılabilen bir şehir gibi…Şairler geçmişte İstanbul’u çok anlatmışlar da neden İZMİR’i anlatan pek olmamış; çünkü İzmir’i anlatmaya nereden başlayacaklarına karar veremeden göçüp gitmişlerdir dünyadan muhtemelen. Her şeyi anlatmaya gücü yeten kelimelerimin bakalım İZMİR’e gücü yetecek mi….
Nereden başlanır ki anlatmaya bu deniz kokulu şehir.Deniz kokulu çok şehir gördüm.Muğla’yı da,Aydın’ı da,Balıkesir’i de…Onların kıyısında da yürüdüm,onlara karşı da yudumladım çayımdan.Sessiz sedasız,kıpırtısız…Ben denizin sesini İzmir’de duydum ilk kez! Tarih koktu burnuma önce,denize dökülen düşmanlar ATATÜRK’ü anlattı.Ülkenin can damarı kesilirken,birçok şehir çoktan teslim olmaya hazırlanırken “Burası da bizim olacak!” diyen Yunanlı’ya ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin’i anlattı bana.İşte oradan geliyor İzmir’in asiliği,İzmirlilerin dik duruşu,teslim olmayan tarafları oradan geliyor.Çok sonraları bir sürü Hasan Tahsin’ler doğdu bu şehirde…
Denizi Kurtuluş Savaşı’nı anlatan bu şehrin deniz kokan sokakları aşkı anlatır.El sallayıp ayrılanları anlatır,sonra onlar da gözyaşını denize akıtır.Kavuşmalar olur yolu denize çıkan sokaklarda,denizin kokusu sevdiğinin kokusuna karışır…Her sokak yokuş aşağı denize çıkar bu şehirde.
Arabana benzin alacak ve bir gevrek alacak paran varsa şahane bir haftasonu geçirirsin.Havası bedava,suyu bedava,manzarası bedava.Sahilde koşuşan çocukları izlemek bedava,balık tutanlarla koyu sohbete dalmak bedava hatta çiğdem bile bedava! Çiğdem almana gerek yok çünkü,yiyen birinin yanına oturman yeterli… Hem çiğdemini paylaşır seninle hem sohbetini.Sıcacıktır İzmir insanı,mevsimi gibi,denizi gibi.Bir anda koca çöp kamyonunun durup içindeki adamın “abi ellerim batık,şu torpidoda şeker var,ver bu delikanlıya” diye çocuğunu sevdiği yerdir İzmir. Kırmızı ışıkta alelacele yol sorduğun adamın “Allah’a emanet ol abi!” diye bağırdığı yer…Kızlarının güzellikleriyle anıldığı,erkeklerinin centilmen olduğu yer.
Emeklilik hayallerini süsleyen şehir.Adım başı parklar olduğu için gideceğin yere çocuğunla asla zamanında varamadığın şehir.Çocuğu seven şehir,her yaşlı amcanın cebinde balonla dolaştığı,bir süre sonra çocuğunun yaşlı amcalara “bayoncu amca” diye hitap ettiği şehirdir.Bayramlar da kırmızı beyaza bürünen,baharda çiçeklenen,ağaçların yaprakları sararmaya fırsat bulamadan yeniden baharı karşılayan şehir…
Böyle acemi cümlelerle anlatıyorum seni.Ne alfabem,ne kelimelerim,birleşir cümle olurlar da sana; anlatamazlar bir küçük güvercinini Konak’ta,Bornova’da…
İZMİR orada yaşadıktan sonra başka hiçbir şehirde yaşamak istemediğin yerdir.
Çiğdem,kumru,gevrek kelimelerini; bilinenin aksine kullanıyorsan,35 ve 35 buçuk kavramlarını biliyorsan,boyoz kelimesi seni acıktırıyorsa,zeybek havası çalınca için cız ediyorsa, sevinç pastanesinin önünde bir kez bile olsa biriyle buluştuysan, saat kulesinin önünde sayısız fotoğrafın varsa,cüzdanınızda kent kart varsa,başka şehirlerde yaşayanlara üzülür olmuşsan; aramıza hoş geldin!
Nereli olduğunun önemi yok…
Sümeyra Sarı
Ne gusel yazmisin be sumeyram..agzina yuregine saglik